“OYUN HIRSIZI- BİR AŞK MASALI” ADLI ÇOCUK OYUNUMUZUN DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜ.
Nisan 15, 2020AĞAÇ: Hoş geldin yabancı. Seni daha önce görmedim buralarda. Nereden gelir nereye gidersin?
EPİK: Yapıldığım oyuncakçı dükkanından geliyorum ama açıkçası nereye gideceğimi ben de bilmiyorum. Asıl sen kimsin? Seni göremiyorum? Neredesin?
AĞAÇ: Yoksa sen de yeşil dallarımızı çalan o hırsız gibi bir şeyler mi çalamaya geldin bizden?
EPİK: Yeşil dallar mı? Neredesin? Beni korkutmaya mı çalışıyorsun?
AĞAÇ: Gölgemden faydalandığın halde beni görmüyor musun?
EPİK: Aman aman. Herhalde sıcak başıma vurdu ve ben kabuslar görmeye başladım. Yok yok konuşuyor olamazsınız.
AĞAÇ: Niye bir oyuncak konuşuyor da bir ağaç konuşmasın.
EPİK: Bebebebe…
AĞAÇ: Konuşuyorum ufaklık hem de senin gibi anlaşılır bir dille. (Güler.) söyle bakalım kimsin? Necisin? Nereden gelir, nereye gidersin?
EPİK: bebebebe…..
AĞAÇ: Yok yok sen hiçbir şey çalamayacak kadar korkak birisin. (Güler.)
EPİK: Siz böyle durmadan güler misiniz? Üstelik en yeşil olmanız gerektiği anda her şeyiniz çalınmışken gülebiliyorsunuz.
AĞAÇ: Haklısın ufaklık. Gülmekten hiç ama hiç vazgeçmedim.
EPİK: Oysa biz Prensesimiz kaçırıldığından beri gülmeyi unuttuk.
AĞAÇ: Çünkü gülmeyi unutmak umuttan vazgeçmek demektir. Ve biliyorum ki asıl umudunu yitiren her şeyini yitirmiş demektir.
EPİK: Haklısın. O halde bana da öğretin gerçek bir dost, yani güzel prensesimiz kötüler kötüsü bir adam tarafından kaçırılmışken nasıl güleceğim?
AĞAÇ: Dur bakayım prenses mi dedin? Bu prenses upuzun saçlı, rengarenk elbisesi olan, zarif ve güzeller güzeli bir hanımefendimi?
EPİK: Evet, evet. Gördünüz mü onu? Lütfen söyleyin nerede? Ne tarafa gitti? Kurtulmuş mu o kötü adamdan?
AĞAÇ: Ne yazık ki kurtulamamış. Yalanlarıyla yeşil halimi çalan o kötü adamın yanında baygındı. Yorgunluktan yanıma çöken kötü adam “yeşil dallarınızdan biraz alabilir miyim kızım bu ıssız yerlerde güneşin etkisiyle bayıldı” dedi.
EPİK: Ne kadar yalancı bir adam. Prensesimiz onun kızı falan değil.
Ağaç: dur bakalım ufaklık sözümü kesme de dinle.
EPİK: Haklısınız özür dilerim ama dayanamıyorum. Prensesimiz ne halde şimdi?
Ağaç: Söyleyeceklerimin belki bir faydası olur tabii dinlersen.
Epik: Tamam, bir daha kesmeyeceğim sözünüzü.
Ağaç: Hala kesiyorsun. Etrafta engin bir ağaç yok güneşten bizi koruyacak deyip biraz gölgelik almak istedi. Ben de izin verdim.
EPİK: Siz ne kadar iyisiniz.
AĞAÇ: Sözümü keseceksen susayım. (Epik sustum işareti yapar.) Aldıkça daha çok istedi sonra bana sormadan almaya devam etti. Doymuyordu. Ve en son dalıma kadar alıp gitti kızda yanında.
EPİK: Bu ne doymak bilmez bir adammış. Oysa bu dünya hepimize yeter paylaşmasını bilirsek. Senin o güzel dalların buradan her geçen serinlesin diye vardı. Size suyumdan biraz vereyim.
AĞAÇ: Sağ ol genç dostum. Biz yeniden yeşilleniriz. Doğa kendini korur. Biz kötü insanlardan önce de vardık. Yağmurlar yağar biz yemyeşil oluruz. Git ve Prensesinizi kurtar.
EPİK: Prensesimiz güzeller güzeli bir çocuk oynasın diye yapıldı. Hakkı olmayan şeyleri alan bu adam yaptıklarının cezasını çekecek. Peki ne tarafa gittiler söyleyiniz lütfen.
AĞAÇ: Şu tarafa. Hadi git cesur yolcu.
EPİK: Eğer iki cesur yolcu daha görürseniz bilin ki onlar benim dostlarımdır. Bana anlattığınız her şeyi onlara da anlatır mısınız? Ve yolu onlara tarif eder misiniz?
AĞAÇ: Gözlerimi dört açıp onları da yollarım. Sana iyi yolculuklar…
EPİK: Şimdi yapayalnız ama daha umut doluyum. En azından nereye gitmem gerektiğini biliyorum. Şu yolu takip edeyim en iyisi.